Heroes Of Olympus
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Heroes Of Olympus

Yunanlı ve Romalı melezler karşı karşıya geliyor, güçler çarpışıyor!
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Dean Drew Caline

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Dean Drew Caline
Helios Çocuğu | Apollon Kulübesi
Helios Çocuğu | Apollon Kulübesi



Mesaj Sayısı : 10
Drahmi : 14
Kayıt tarihi : 26/10/11

Dean Drew Caline Empty
MesajKonu: Dean Drew Caline   Dean Drew Caline Icon_minitimePerş. Ekim 27, 2011 5:22 pm

"Efendi Athanasios! Efendi Athanasios!"

14 yaşlarında, yüzü kirden simsiyah olmuş, kızıl kahve renginde saçları olan çelimsiz çocuk, normal bir askerin olamayacak kadar büyük olan çadırın önüne geldiğinde böyle bağırıyordu. Saatlerdir atının üzerinde, kim olduğunu bilmediği bu adamı arıyordu. Ona gelen emirlere göre bu adam bazı insanlar için hayati önem taşıyordu ve bir an önce cepheye gitmesi lazımdı. Saatler öncesinden cehpede olması gerekiyordu ama nedeni bilinmeyen bir sebepten dolayı hala gelmemişti. Çocuk Athanasios denilen adamı bulması gerektiğini biliyordu, bulamazsa çok ağır cezalandırılırdı ve bu çocuğun istediği son şeydi. Yoldayken bir kaç insana Athanasios'u nerde bulabileceğini sormuştu. Her sorduğu insan da büyük bir heyecanla çocuğa onun çadırına nasıl gidebileceğini açıklamıştı. En sonunda çadırı bulmuştu. Çadırın görünüşünden içindekinin çok önemli biri olduğu belliydi. Dışarıda Arabistan'dan özel olarak getirildiği belli olan bir at bağlıydı. Görünüşe göre çok da iyi bir attı. Güçlü kasları, uzun siyah yeleleriyle at gerçekten büyüleyiciydi. Çocuk o ata hayranlıkla birkaç saniye baktıktan sonra tekrar çadıra döndü. Şimdi işin ciddiyetine varmıştı, içerdeki adam gerçekten çok önemli ve güçlü biriydi. Heyecanla derin bir nefes aldı ve çadırın girişindeki perdeyi kaldırıp içeri girdi.

İçeri girdiği anda yüzüne keskin bir tütsü ve şarap kokusu çarptı. Kokunun yoğunluğu yüzünden hafif sendeleyen çocuk yanında duran ve çadırı ayakta tutan direklerden birine tutundu ve kendini toplamaya çalıştı. Biraz öksürdükten sonra doğruldu ve etrafına bakındı. İçerisi loştu, sadece bir kaç mum yakılmıştı. Tütsüler hala yanıyordu ve yerde boş şarap şişeleriyle bardakları vardı. Bir köşede bütün silahlar düzgünce dizilmişti; mızraklar boy boy yan yanaydılar ve kılıçlar karanlık bir gecedeki ay kadar parlaktı. Başka bir köşede bir zırh vardı; siyah bir göğüslük, üstünden siyah tüyler yükselen siyah bir miğfer, siyah bileklikler ve siyah bir kalkan. Görünüşünden çok sağlam ve iyi bir demircinin elinden çıktıkları belliydi. Sanki Hephastos'un kendi bu zırhı yapmıştı. Çocuk büyülenmiş gözlerle zırha doğru bir kaç adım attı ama ayağı bir şeye takıldı ve tökezledi. Çocuk doğruldu ve neye takıldığını görmek için yere baktı. Bu bir ayaktı ve besbelli bir kadın ayağıydı. Çocuk gözleriyle ayağı takip etti ve yerdeki çarşafların içinden çıktığını gördü. Büyük bir merakle çarşafı yavaşça kaldırdı ve gördüğü manzara karşısında şaşkınlığa uğradı.

Çarşafın içinde üç kişi yatıyordu, ikisi kız birisi erkekti. Kızlar birbirinden güzellerdi. Biri sarı saçlı, fil dişi kadar beyaz tenliydi ve fiziği son derece iştah açıcıydı. Diğer kızın ise kızıl saçları vardı ve onunda bembeyaz pürüzsüz bir teni vardı. Yanağında olan çiller onu çok daha tatlı yapıyordu ve aşık olmamak gerçekten zordu. Ortada ise altın sarısı saçlı, buğday tenli, iri yapılı bir adam yatıyordu. Sırtında bir kaç tane yara izi vardı, bazılarını kılıçların yaptığı belli oluyordu ama bazılarını kimin yaptığı gerçek bir muammaydı. Vahşi hayvan penceleri ve dişlerinin açtığı yaralar gibi duruyordu ama çocuk bu kadar büyük yaraları yapabilecek bir şey görmemişti hiç. Korkuyla ve biraz da heyecanla elini adamın sırtına doğru götürdü ve "Efendi Athanasios" diye fısıldadı onu dürterken. Adam biraz homurdandı ve eliyle çocuğun elini itti. Çocuk hafifçe geri çekilerek "Efendim Myrmidonlar sizi çağırıyor" dedi titreyen sesiyle. Çocuk sanki sihirli sözcükleri söylemiş de çok gizli bir mağaranın kapısını açmış gibi daha demin onu iten adamın gözleri açıldı. Bu loş ışıkta bile parlayan, deniz mavisi, sert bakışlı iki gözü vardı. Yavaşça yattığı yerden doğruldu ve elini başına koyarak ciddi bir sesle "Ne oldu?" dedi. Çocuk ne diyeceğini tekrar hatırlamaya çalışarak titreyen bir sesle "Cepheden çağırıyorlar" diyebildi sadece. Adam üstündeki örtüleri yana doğru itti ve ayağa kalktı. Karşısında inanılmaz vücutlu ve çıplak adamı görünce çocuk utanarak bakışlarını yere çevirdi. Karşısındaki adam ona sadece hafifçe gülerek cevap verdi ve yerden kitonunu alıp giydi. Giydikten sonra çadırın diğer tarafına doğru yürüdü ve sandaletlerini alıp giydi. Çocuk ise artık giyinik olduğu için bakışlarını tekrar odanın içinde yürüyen adama çevirdi. Athanasios ise çoktan zırhını giymiş, kalkanını koluna takmış, kılıcını beline asmış ve mızraklarını almıştı. Miğferini de başına taktıktan sonra çocuğa döndü ve "Eğer nasıl takılır biliyorsun değil mi?" diye sordu. Çocuk heyecandan titreyerek evet anlamında başını salladı. Athanasios belli olmayacak kadar hafif bir şekilde gülümsedi ve "O zaman git atıma eğerimi tak" diye emretti. Çocuk büyük bir heyecanla onaylarcasına gülümsedi ve hızla dışarı çıktı.

Çocuk hızla çadırdan çıktı ve ata doğru yürümeye başladı. Birkaç dakika öncesinde hayranlıkla izlediği ata şimdi dokunacaktı, hatta eğerini takacaktı. Usulca ata sokuldu, dizginlerinden tutup yanağını okşadı. At hoşuna gittiğini belirtircesine horuldadı ve kafasını yukarı doğru kaldırdı. Çocuk atı okşamayı bırakıp yerden eğeri aldı ve yavaşça atın sırtına koydu. Eğerin kayışlarını da atın altından atı rahatsız etmeyecek ama aynı zamanda da çözürmeyecek sıkılıkta bağladı ve atı çözüp dizginlerinden tutarak çadırın önüne getirdi. Bir kaç dakika sonra ise Athanasios çıkmıştı, güneşin altında siyah zırhıyla çok daha görkemli ve görkemli olduğu kadar da korkunç duruyordu. Athanasios kalkanını kolundan çıkarıp sırtına astı ve bir ayağını eğerden sarkan üzengiye koyarak kendini çekti ve atına bindi. Çocuk ise hızla dizginleri Athanasios'a uzattı ve "Doğuya doğru gidin" dedi. Athanasios gözlerini kısıp doğuya şöyle bir baktı ve tekrar çocuğa dönüp teşekkür edercesine kafasını sallayıp kemerinde asılı duran keseyi yerinden çıkartıp çocuğun eline fırlattı. Çocuk heyecanla keseyi tuttu ve elinde şöyle bir tarttı. Son derece ağırdı ve içinde altın olduğu belliydi. Heyecanla bakışlarını keseden adama doğru çevirip "Ama efendim bu çok fazla" diyecekti ki Athanasios çoktan atını dörtnala sürtmeye başlamıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Demeter
Yönetici | Tanrı/Tanrıça
Yönetici | Tanrı/Tanrıça
Demeter


Lakap : Mevsimler ve Anne Sevgisi Tanrıçası.
Mesaj Sayısı : 111
Drahmi : 165
Kayıt tarihi : 21/10/11

RP Puanı
RP Puanı:
Dean Drew Caline Left_bar_bleue100/100Dean Drew Caline Empty_bar_bleue  (100/100)

Dean Drew Caline Empty
MesajKonu: Geri: Dean Drew Caline   Dean Drew Caline Icon_minitimePerş. Ekim 27, 2011 5:49 pm

RP puanınız 100, aramıza hoş geldiniz. ^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Dean Drew Caline
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» D. D. Caline

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Heroes Of Olympus :: Karakter :: RP Puanı :: RP Puanı Edinme-
Buraya geçin: