Heroes Of Olympus
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Heroes Of Olympus

Yunanlı ve Romalı melezler karşı karşıya geliyor, güçler çarpışıyor!
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Gerçek annem..

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Cornelia Scarlett
Athena Çocuğu
Athena Çocuğu



Lakap : Lia..
Mesaj Sayısı : 25
Drahmi : 38
Kayıt tarihi : 28/10/11

Gerçek annem..  Empty
MesajKonu: Gerçek annem..    Gerçek annem..  Icon_minitimeSalı Kas. 08, 2011 10:55 pm

06.11.2004

Güneşin gökyüzünü yavaş yavaş aydınlatmaya başlamasıyla rahatlayarak derin bir iç çekti. Henüz ablasını kaybedeli üç gün olmuştu ve bu kampı onun sayesinde bulup o canavarların elinden kurtulmuştu. Uzun süredir ablası ve annesi olarak bildiklerinin aslında üvey olduğunu, ablası Rose’nin ölmeden önce ona verdiği mektup sayesinde öğrenmişti ve o zamandan beri gözünü uyku tutmamıştı. Şimdiyse bu kampta tanımadığı onca kişinin arasında Athena kulübesinde kalıyordu. Geldiği iki gündür Tanrıçalardan hiçbiri onu sahiplenmemiş ve onu burada da yalnız bırakmıştı. Kendi kendine hem öfkeliydi, hem de korkuyordu. Ablasının dediği gibi acaba annesi Athena mıydı? Eğer o ise neden hala sahiplenmemişti? Annesinin bunca olayına rağmen babasının gerçek babası olduğunu ve kendisini çok sevdiğini biliyordu. Lia onun yanına gitse onu sonuna kadar koruyacağının farkındaydı. Aslında on bir yaşındaki bir kız için fazla büyük ve gerçekçi düşünüyordu. Bunu her zaman ablasına benzediği için olduğunu düşünüyordu, şimdi ise bundan bile emin değildi. Gözleri önündeki uçsuz bucaksız gözüken denize ve yoğun bir sisin arkasından yavaşça doğan güneşe bakarak derin nefes aldı. Denizin o güzel kokusu ve çiçeklerin tuhaf aroması burnuna geldiğinde birden huzur buldu. Artık kararlıydı, ne yapacağından emindi. Kararını vermenin rahatlığıyla kendisini inandırmak ve annesine sesini duyurmak istercesine bağırdı. “Eğer bugünde bir işaret gelmezse ve anne beni istemediğini anlarsam burada daha fazla durmam. Kendi başımın çaresine bakarım ve kimsenin başını belaya sokmadan buradan giderim.” dedi ve gülümsedi. Evet, amacı annesini tehdit etmek yada korkutmak değildi, hangi Tanrıça olursa olsun bunu anlardı. Sesindeki umutsuzluk ve hüznü ne kadar istese de saklayamamıştı ne de olsa. Son bir kez gözlerini denizde dolaştırdıktan sonra oturduğu kayadan kalkarak kulübesine, tanımadığı diğer kardeşlerinin yanına doğru ilerlemeye başladı. Daha geleli bir hafta olmamasına karşın buradaki Athena’nın çocukları ona sahip çıkmıştı. Belki kampta daha uzun süre kalsa çok iyi arkadaş olabilirlerdi ama Lia’nın böyle bir düşüncesi yoktu.

Kulübelerin yanından geçerken gözüne mavi ve yeşil kulübeler çarptı. Zeus ve Poseidon kulübeleri ile Athena ve Demeter kulübeleri dışarıdan oldukça hoş gözüküyordu. Belki de Lia en çok yeşil ve mavinin tonlarını sevdiği için ona öyle gelmişti, bilmiyordu. Sonunda gözlerini o kulübelere bakmaktan alıkoyarak Athena kulübesine çevirdi. Hafifçe gülümsedi ve kendi kendine buradan bugün gideceğini kendi kendine hatırlattı. Bu düşünceleri kafasından atmaya çalışırken birden aklında “Olimpos’ta seni bekliyorum.” sesini duydu. Olduğu yerde kaldığında acaba bu ses kendi düşünce ürünü müydü diye düşünmeden edemiyordu. Birkaç saniye ne yapacağına karar veremese de sonunda kendine gelerek ahıra doğru ilerlemeye başladı. Bu ses onun kendi hayal ürünü değildi, bu kadar güzel bir sesi daha önce duymamıştı bile. Ama ona o kadar çok tanıdık geliyordu ki…

Ahırlara vardığında kendisinden beş altı taş büyük gözüken bir kızla karşılaştı. Etrafına göz gezdirirken her kanatlı atı yani pegasusları inceliyordu. Henüz kendi pegasusu yoktu ve bunun için hangisiyle Olimpos’a gidebileceği hakkında da bir fikri yoktu. Yanına gelen kıza “Beni Olimpos’a götürebilir misin?” diye sormasının ardından aralarında geçen kısa konuşma sonunda kızı ikna ettiler ve Olimpos’a doğru yola çıktılar. Olimpos’a doğru uçarlarken yer yüzünün ne kadar eşsiz bir güzellik olduğunu düşünüyordu. Yukarıdan bakıldığında sadece parlaklığı ve fark edilmeyen güzellikleri göze çarpıyordu havadayken. Tabi bir de uçarken hissettiği özgürlük ve hafiflik duygusu ona daha da çok heyecan vermişti.

Sonunda Olimpos’a geldiklerinde kız sayesinde asansörü kullanarak Olimpos’a çıktı. Asansörde artık tek kaldığını ve bundan sonrasını tek başına halletmesi gerektiğinin farkındaydı. Derin bir nefes alarak içindeki hissi bastırmaya çalıştı. Bu korku, endişe, merak, özlem ve üzüntünün birleşimi gibi bir histi. Ancak Lia hiçbirine aldırış etmeksizin kendini toparlayarak asansörden indi ve uçsuz bucaksız, harika görünen Olimpos’a baktı. Gerçektende harika bir şehirdi, tanrı ve tanrıçalara yakışacak bir şehir…

Sözü edilen ana salonu bulmak için dolaşmaya başladığında aslında oranın o kadarda zor bir yerde olmadığını fark etti. Büyük olan kapıyı tıklattıktan sonra zar zor iterek içeriye girdi. İçeri girip karşısındakini gördüğünde donup kaldı. Kendisinden çok daha büyük ama bir o kadar da güzel biri duruyordu. Bakışları parlak, sanki sevinçliydi. Tabi karşıdaki bir Tanrıça olunca bunu kesin olarak anlamak mümkün değildi. Lia hafifçe eğilip selam verdikten sonra titrek bir sesle “Beni siz mi çağırdınız?” demeyi başarabildi. Normalde hiç bu kadar heyecanlı olduğunu hatırlamıyordu. Bu zamana kadar görmemiş olduğu bir bayanı görmek kimseye bu kadar heyecan veremezdi, tabi karşısındakinin annesi olduğunu düşünmüyorsa. Lia karşısındakine bakarken nefesini tuttuğunu o cevap verdiğinde fark etti. “Evet seni ben çağırdım, kızım.” Bunu duyduğuna hala inanamıyordu, sonunda annesi onu duymuş ve yalnız bırakmaktan vazgeçmişti. Bu düşüncelerle dili tutulup konuşamayan Lia’ya cevap karşısındaki tanrıçadan geldi. “Kızım ben Athena, bilgelik tanrıçası. Seni yalnız bırakmadım, normalde hep izledim ve ablan Rose’nin sana sahip çıkmasında yardımcı olup size yol gösterdim. Ancak ben tanrıça bile olsam benimde uymam gereken kurallar var, dünyaya inmemizin yasak olması gibi.” Sözlerinin üzerine Lia’ya bakarak anlayıp anlamadığını çözmeye çalıştı. Lia’nın başını anladığını belli etmek için başını sallamasıyla Tanrıça Athena sözlerine devam etti. “Aslında seni kampa geldiğinden beri izliyordum, sadece neler yapabileceğini merak ettim. Ama kararın ve kendine olan güvenin bana benim gibi olduğunu yeterince belli ettin. Her ne kadar küçük olsan da bu kadar akıllı olmandan ve yaptığın davranışlardan ötürü sevgimi kazandın.” Bu sözler üzerine Lia aklındaki tüm düşüncelerin silindiğini fark etti. Kaç gündür bu günü hayal ediyor, ne diyebileceğini düşünüyordu. Ama bugün gelince hiçbirini söyleyememiş, adeta dili tutulmuştu. Sonunda derin nefes aldı ve “Anlıyorum Tanrıça Athena.” dedi ve içinden anne diye düşündü. Bunu dışına vuramasa da annesinin kendisini duyduğunu biliyordu, bunu konuşurken aklındaki soruları yanıtlamasından anlamıştı. Ardından konuşmalarının bittiğini fark ederek ve gitmesinin gerektiğini anlayarak hafifçe gülümsedi. “İyi günler anne, umarım tekrar görüşürüz.” diyerek kapıya doğru ilerlemeye başladı. Bir yandan da gözlerindeki yaşları siliyordu. Athena’ya belli etmemek için kendini fazla sıkmıştı ve şimdi son anda da bu görüntüsünü berbat etmek istemiyordu. Tam kapıyı açıp çıkacağı anda Athena “Kızım kendi kulübene git ve kardeşlerinle kal, kamptan da ayrılma. Sana bir şey olsun istemem.” dediğinde annesine dönerek başıyla onayladı ve hızla çıkarak kampa gitmek için oradan uzaklaştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Gerçek annem..
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Heroes Of Olympus :: Olimpos :: Tanrılar Konseyi-
Buraya geçin: