Pegasus Snow.

Jacqueline sabah okçuluk alanında yaptığı antrenmandan sonra kulübede oturmuş bir yandan kahvesini yudumluyor bir yandan da bir şeyler okuyordu. Okçuluk alanında biraz yormuştu kendini, neredeyse üç saat aralıksız çalışmıştı. Bu aralar kendini çok zorluyordu, faydasını görüyordu ama çalışmaları biraz azaltmalıydı. Kahvesini bitirdikten sonra, aklına birden pegasuslar geldi. Uzun zamandır kamptaydı fakat bir pegasusu yoktu, yapmayı planladığı bir şeyi de yoktu bu yüzden pegasus ahırlarına uğrayıp bir pegasus edinmeye karar verdi. Sarı saçlarını at kuyruğu yapıp kulübeden dışarı çıkan genç avcının kafasında nasıl bir pegasus istediği canlandı, kafasında ki gibi bir pegasus bulabilirse çok mutlu olabilirdi. Pegasus ahırlarına vardığında yavaşça içeri adımını attı, içeride bir sürü pegasus vardı. Tam kafamda ki gibi bulamasam da ona benzer bir pegasusum bulurum, diye düşündü genç avcı. Değişik renklerde ve üzerlerinde değişik şekiller bulunan pegasuslar çok güzeldi, her pegasusu dikkatle inceleyen Jacqueline'in gözüne bembeyaz bir pegasus çarptı. Yakından baktığındaysa pegasusun üzerinde tam belli olmayan açık mavi renkte kar kristallerin bulunduğunu gördü. Bu pegasus çok hoşuna gitmişti, onun için oradaydı sanki. Jacqueline Khione'un kızıydı, Khione'da kar tanrıçasıydı pegasus tam onun içindi. Pegasusu hafifçe okşadı ve "Adın Snow olsun." dedi Jacqueline. Görevliye pegasusu sahiplendiğini söyledikten sonra oradan ayrılıp kulübesine döndü.