Tanrılar konseyi denilen bu aşırı gösterişli mekana adımını attığında, parlayan mermerleri döven sarı botlarından çıkan sesler yapının duvarlarında yankılanıyordu. Andrej kendisinden kat kat uzun bir kapıdan geçtikten sonra boş bir salonu andıran oldukça geniş, yine mermerden yapılma U şeklinde dizilmiş dev tahtları barındıran bir odaya girmişti. Şimdi etrafını boş gözlerle izliyor, kendisinden başka herhangi bir yaşam belirtisi arıyordu. Bir süre böyle devam ettikten sonra vaz geçip geriye dönmeye karar vermişti ki en uçtaki tahtın ayaklarının dibinde uzun boylu bir adamın durup onu incelediğini fark etti. Adamın biraz önce orada olmadığına adı gibi emindi. Sanki kaşla göz arasında belirivermişti.
Nedense hiç tereddüt etmeden, kendinden emin adımlarla adama doğru ilerledi. İyice yaklıştığında adamın oldukça yapılı ve yakışıklı olduğunu fark etti. Aslına bakılacak olursa bu adam tanıdığı birine çok fazla benziyordu ve bu kişiyi aynaya her baktığında karşısında görüyordu Andrej. Belli ki bu ona bahsedilen babası, tanrıların tanrısı Zeus'tu. Zaten bunu tıpkı Andrej'inkiler gibi şimşekler kadar lacivert gözlerinden ve kirli kumral saçlarından anlamak oldukça kolaydı. "Selam." dedi Andrej oldukça isteksizce. "Selam... baba." Zeus bir süre oğlunun bu tepkisine anlam veremeyip durduktan sonra cevap vermişti. "Merhaba oğlum, çok... Çok büyümüşsün." Andrej adamın bu tepkisine gerçekten kızmıştı, daha önce hiç görmediği bir çocuk hakkında böyle bir yorum yapması gerçekten saçma idi. "Ya ne demezsin, en son ne zaman beni gördün? Dur bakalım, hiç mi?" diye çıkıştı; fakat adam aynı sakinlikle devam ediyordu. "Her hareketinde bir ben, bir Zeus var sevgili oğlum. Birbirimize çok fazla benziyoruz." Zeus sanki çocuğu daha da kızdırmak için uğraşıyor gibiydi. "Hayır, hiç benzemiyoruz. Duyguduğuma göre seks hayatın baya canlıymış, tek benzer yönümüz bu olmalı." diye cevap vermeyi seçti, aslında ne kadar benzediklerini bile bile. Adam sadece güldü ve oğluna yaklaşıp sol elini çocuğun omzuna koydu. Sonra tartarmış gibi bir iki kere hafifçe vurdu ve ardından sarstı. "Güçlüsün, dayanıklısın her yönünü benden almış olmalısın." dedi sonra gülerek ardından devam etti. "Seninle görüştüğüm için çok mutluyum Andrej, oğlum. Eminim ki beni gurulandıracak şeyler yapacaksın. Artık gitsen iyi olur, bundan sonra pek çok kez karşılaşacağız."
Andrej sakince kafasını sallayarak büyük odanın kapısına doğru ilelemeye başladı ve çıkarken kafasında düşündüğü şey babası ile gerçekten çok fazla ortak yönünün olduğuydu.