Heroes Of Olympus
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Heroes Of Olympus

Yunanlı ve Romalı melezler karşı karşıya geliyor, güçler çarpışıyor!
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Helen Wilson

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Helen Grace Wilson
Athena Çocuğu
Athena Çocuğu
Helen Grace Wilson


Lakap : Helena.
Mesaj Sayısı : 11
Drahmi : 13
Kayıt tarihi : 27/10/11

Helen Wilson Empty
MesajKonu: Helen Wilson   Helen Wilson Icon_minitimeCuma Ekim 28, 2011 6:55 pm

''Ormana gel Helen.. Beni orada bulacaksın. Melez Kampını bul..'' Sisler içinde kalmış kadın, rüyamda bana seslenen annemdi. Kabuslarla dolu uykumdan korkuyla uyandığımda, sesi hala kulaklarımda çınlıyordu. Ölümünün üzerinden neredeyse bir yıl geçmişti ve bir yıldan beri her gece aynı kabusu görüyordum. Mezarlıkta annemi arıyordum. Tam bulamayacağımı düşünüp geri döndüğümde sislerin içinden annem beliriyordu. Üzerinde siyah uzun sislere karışan bir elbise vardı. Ona koşuyor ama hiç bir şekilde ulaşamıyordum. Tam elimi uzattığım sırada ise o bana Melez Kampı denen yeri bulmamı söylüyordu. O bunu söyler söylemez yer son hızla sarsılmaya başlıyor, ağaçlar ve mezar taşları devrilmeye başlıyordu. Annem sesini bana duyurmak için son kez bağırdığında yer yarılıyordu ve ben dipsiz bir çukura doğru düşerken yatağımda uyanıyordum...

Bir yıldan beri, her gün bu kabusu görmek psikolojimi bozmuştu. Gitmediğim doktor, denemediğim ilaç kalmamıştı ve şimdi bu dertten muzdarip, gecenin bir yarısı yatağımda oturup ağlıyordum. Annemi çok özlemiştim ve o garip trafik kazasının olduğu güne yaklaşırken kabuslar daha da artıyor gibiydi. Kendimi toparlamak için yüzümü yıkayıp açılmaya çalıştım. Aynada depresyonda bir ben görüyordum. Annemin yokluğundan sonra kısacık kestirdiğim alev kızılı saçlarım, yeşil gözlerim ve melez tenim büyük bir tezatlık oluşturuyordu. Annem bir siyahtı, babam beyazmış ben de melez doğmuşum. Babama gelirsek onu hatırlamıyorum. Ben bebekken bizi terketmiş, ama annem'e sürekli para yardımında bulunmuş. Şimdi oturduğumuz lüks evi annem onun sayesinde alabilmiş. Bana kalsa onun parasıyla bu evi almaktansa, sokaktaki bir bankta yatardım daha iyi. Şimdi de hiç sevmediğim ama annemin tek hatırası olan bu kocaman ev bana kalmıştı. Bense gerçeklerden kaçabilmek için tek bir odasına sığınmıştım. Banyodan çıkıp odama döndüm. Dışarıda gün doğmak üzereydi. Tek düze büyük evlerden oluşan bir banliyo bahçesine bakan pencereden, güneşe doğru uçan kuşları izleyip, şakımalarına kulak verdim. Gözlerimi kapatıp annemin söylediklerini düşündüm, ''Melez kampını bul.. Melez kampı nedir ki?'' diye söylendim kendi kendime. Annesi veya babası siyahi olanların kampı mıydı? ''Çok saçma!'' diye silip attım. Pencereyi kapayıp karanlık, tek düze yerleştirilmiş odama baktım. Dağınık yatağım hala kabusumun etkisinde gibi görünüyordu. Örtü yere yığılmış, yastıklar etrafa saçılmıştı. Masamın önündeki sandalyeye çöküp odayı izlemeye başladım. Rüya sürekli gözümün önüne geliyordu. Bir anlamı olmalı diye düşündüm. Bilgisayarımı alıp yatağıma yerleştim. Google'a kendime inanamayarak melez kampı diye yazdım. Yaz kampları, eğitim kampları ve dil kamplarından bahseden reklamlar çıktı. Tahmin ettiğim gibi melez kampı adına hiç bir şey yoktu. Bu benim bi yerde duyduğum ve muhtemelen bilinçaltıma yerleştirdiğim bir saçmalıktı. Son sayfaya geldiğimde sadece melez kampı yazılı bir link buldum. Üzerine tıkladığımda hiç bir şey açılmadı. Arama çubuğunda Long Island yazısının belirdiğini gördüm. Şaşkınlıkla linke tıkladım. Google genelde bu tür ilüzyonlarla pek uğraşmazdı. Açılan sayfada büyük ihtimalle yeni açılmış bir tatil köyü reklamı bulacağımı filan sanıyordum. Fakat sadece Long Island'a giden yolun haritası vardı. Long Island buradan neredeyse on kilometre uzaklıktaydı. Bilgisayarı kapadığım anda kararımı verdim. Hızla duşa girdim ve çıkınca krem rengi elbisemi giyip babetlerimi ayağıma geçirdim. Çantamı ve ceketimi kaptığım gibi arabanın anahtarlarını aldım ve garajdan siyah mini cooper'la çıktım. Annemin on yedinci yaş günü hediyesi arabamla şimdi Long Island yolundaydım.

Yaklaşık yarım saatten sonra orman yoluna girmiştim. Annemin rüyamda ısrarla tekrar ettiği 'ormana gel' çağrısını hatırladım. İçimden bir ses doğru yolda olduğumu söylüyordu. Aynadaki şiş gözlerime bakıp kendi kendime gülmeye başladım. Düştüğüm durumu bana biri anlatmış olsaydı kesinlikle onunla dalga geçerdim. Aynadan kendime bakmaya devam ederken arkada, ağaçların arasında bir şeyin hareket ettiğini sanarak yavaşladım. Gözlerim ağaçların arasındakini seçmeye çalışırken birden arkamda arabaya doğru koşan boynuzlu bir şey gördüğümü sandım. Yaratık yaklaştıkça görüntüsü netleşiyordu. Şok içinde kalakalmıştım ki son anda gaza bastım ve hızla ilerlemeye, boynuzlu yaratıktan kaçmaya çalıştım. Virajdan son hızla geçerkek arkama baktım hiç bir şey yoktu. Arabayı hızla durdurup etrafıma tekrar bakındım. Dışarıda hiçbir şey yoktu. ''Kendine gel Helen! Tanrım uykusuzluktan halisinasyon görmeye başladım!'' Kafamı direksiyona dayayıp bir saniye gözlerimi kapadım. Kafamı yavaşça yerinden kaldırıp hızla etrafa göz attım. Ağaçları hareket ettiren rüzgardan başka hiçbir şey yoktu. Vitesi geçirip geriye doğru hızla ilerlemeye başladım. Buraya kadar uykusuz gelmiş olmam bile büyük bir hataydı. Hemen en yakındaki Motel'e sürüp ertesi gün buradan gitmeye karar verdim. Arabayı döndürüp kafamı yola çevirmiştim ki yaratık yolun tam ortasında belirdi. Ona çarpmamak için fren yapıp sola doğru saptım ve ormanın içine daldım. Araba yoldan çıkıp ağaçlara çarpınca kafamı sarsıntıyla direksiyona çarptım ve alnımı kanattım. Acıyla sarsılırken arabadan çıkmak için kapıyı açmaya çalıştım fakat gözlerimin kararmasıyla yaratığın hırıltılarını duydum. Dışarıda bir şeyi bekliyor gibiydi. Bir süre kendime gelebilmek için bekledim, yaratık olduğu yerde dolanıp duruyordu. Durumu fırsat bilerek arabadan yavaşça çıktım. Fakat yaratık beni duyar duymaz arabaya doğru koşmaya başladı. Gürültülü ayak seslerinden bunu hissediyordum. Arkama baktığımda aramızda bir adımlık mesafe kaldığını gördüm. Yaratık yarı insan- yarı öküz gibi bir şeydi. Hayatımda böylesini görmemiştim. Efsanelerdeki yaratıklara benziyordu. Canımı kurtarmak için koşarken üzerinde yazıları bulunan büyük bir geçite benzeyen bir kapıdan geçtim. Korkuyla koşmaya devam ederken yaratığın hırıltılarının kesildiğini farketim. Duraksamadan arkama baktım, yaratık geride kalmıştı. Geriye doğru yavaşça yürüyüp kükremelerin geldiği yöne baktım, sanki görünmez bir kalkan onun kapıdan içeriye girmesini engelliyordu. Ağzım açılmış bir şekilde ona bakarken bir çift toynak sesi işittim ve hemen ardından ''Melez Kampına Hoş Geldin!'' sesini duydum...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Poseidon
Yönetici | Tanrı/Tanrıça
Yönetici | Tanrı/Tanrıça



Mesaj Sayısı : 11
Drahmi : 15
Kayıt tarihi : 25/10/11

RP Puanı
RP Puanı:
Helen Wilson Left_bar_bleue100/100Helen Wilson Empty_bar_bleue  (100/100)

Helen Wilson Empty
MesajKonu: Geri: Helen Wilson   Helen Wilson Icon_minitimeCuma Ekim 28, 2011 7:13 pm

RP Puanı: #90. Aramıza hoş geldin!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Helen Wilson
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» truvasız helen

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Heroes Of Olympus :: Karakter :: RP Puanı :: RP Puanı Edinme-
Buraya geçin: