Stella Vivian Chienne III. Kohort | Venüs Çocuğu
Lakap : Shiny, Viv, Vivy Mesaj Sayısı : 32 Drahmi : 13 Kayıt tarihi : 09/11/11
| Konu: Stella V. Chienne Perş. Kas. 10, 2011 6:24 pm | |
| KİMLİK KARTIM -Doğum Yeri ve Yaşı- Paris-Fransa 16 -Kamp Yeri- Roma -Ebeveyni- Venüs -Taraf- Aydınlık -Silahı- Yapım aşamasında -Özel Güç- Henüz yok -Pegasus- Henüz Yok
KİŞİSEL ÖZELLİKLERİM
Miss. Chienne evet bu benim. Fransız'ım. Büyük annem beni büyüttü. Büyükannem çok harikadır. Her şeyimle onu örnek alırım. Milyonlarca insan onu ister ve arzulardı yaşına rağmen hemde; ama o eşine daima saygıda kusur etmemiştir. Tabii, onun gibi olmak isterim demek onun gibi olduğum anlamına gelmez. Mesela ben bunu büyük ihtimalle yapamazdım. Tabii, gençliğinde uslu durmamış. Ahh lütfen hepimiz genç oluyoruz. Hepimiz yaramazlık yaparız. Özellikle de ben... Oldukça yaramazım; ama tabii asiyimdir de.
Yani birinci tekilin ağzından yazdığıma göre bunları münasebetsizlik olarak algılamayın. İçimden geçeni direk söylüyorum. Doğru söylediğimi her zaman göremezsiniz. Kendim hakkında genellikle samimi olurum tabii. Soy adım büyük annemin soy adı. Babam bizi terk edip gitti. -Hayır, benim kişilik problemlerim babam yüzümden değil- Sadece ergenlik diyelim. Asiyimdir, , böyle bu yazının sıcak göründüğüne falan bakmayın. Sadece arkadaşlarımla böyleyimdir. Annem malum Venüs. Yani babam da ardından beni terk etti. Ortaya ilginç bir tablo çıktı. Aile dramı mı? Yok canıımmm. Ben alıştım bu duruma.
Çok yaramaz olduğumu söylemiştim, bence bunu bu yazı boyunca çok fazla duyacaksınız. Benden düşük insanlara ezik demeye ve onlarla dalga geçmeye bayılırım. Çünkü öyleler yani. Pislik yaparım, çok pis yaparım. İnsanlar bana "pislik" ve "pis" de derler. Hadi bakalım deneyin pislik veya pis olmayı. Pislik olmak zordur. Öyle herkes olamaz. Dolu temiz var. Hadi pis olun yiyorsa... Yemiyor değil mi? Öyle herkes olamaz pis. Babamın özelliklerini de almışım sanırım ben. Babam Amerikan'dı. Ben ayıp günah bilmem. Ayıp ve günah nedir ki yaa? Çok saçma iki kelime. "Ayıp, günah başkası görürse olur. Biz bizeyken bir şey olmaz." Felsefesi bende mevcuttur. Gidin kimse yokken halledin işlerinizi.
Baktım, bu konuşma çok sıcak olmuş. Sonra gelirsiniz bana canım cicim falan. Aman aman uzak... Hiç size sıcaklık sevgi saygı gösteremem. Bütün zayıflıklarınızı yüzünüze vururum. Acımam, merhamet etmem. Umursamam. Bana nee? Vurduğumda suratınızın alacağı ifadenin çok komik olacağına dair 27 drahmilik bahis açıyorum. Başkalarının duygularından anlamam. Ağlayan birisini görsem, daha da çok dalga geçerim. Küfürbazımdır, sık sık küfür ederim. Nedenini sormayın, çok hoşuma gidiyor. İnsanın sinirleri boşalıyor. Aynı zamanda çok yakın arkadaşlarımla aramda iyidir yani. Ama dost acı söyler baştan anlaşalım. Belki birazcık var; ama aslında yeri geldiğinde insanlarla iyi konuşurum ben yaa. Uluslar arası ilişkiler okumalıymışım ben; tabii normal bir hayata sahip olsaydım. Bu canavarlarla başım dertte olmasaydı.
Kendimi övmekten nefret ederim. Harika olduğumu veya kusursuz olduğumu düşünmem. Çünkü çok aptalca. Niye kendimi öveyim yaa? Neysem oyum. Narsist değilimdir, çok saçma şeyler. Yazık o insanlara diyorum. Peki neden ben kendimi övmem? Sorun bir neden. Sorun... Jessie J. demiş Nobody's PERFECT. Kadın bir şey bilmese demezdi değil mi?
FİZİKSEL ÖZELLİKLERİM
Uzaktan bakıldığında sanırım en çok ilgi çeken yer dudaklarım... Dolgun ve tatlı dudaklarım var. Vücudumda vazgeçemeyeceğim en büyük yer. Dudaklarımın üstünde kemerli sıradan sayılabilecek küçük bir burun. Üzerinde de bir çift mavi göz yer alıyor. Çevreme maviş maviş bakıyorum yani. Sarı uzun saçlarım var. Arada sırada saçlarımı kahverengiye boyatıyorum. Arada bir değişiklik iyidir. Sihirli birçok saç bakım kremleri var. Onlardan kullanmalısınız. Saçlarımı genellikle salarım. Bir şeyler yapmak zor geliyor açıkçası. Üşengecim ben birazcık. Bakımlı bir kız değilimdir. Bakımdan kasıt, makyaj saç falan... Doğal ne varsa o ki bu oldukça iyi. Venüs'ün kızıyım diyorum. Daha ne olsun. Bir de dudağıma ruj sürerek başıma dert falan alamam. Yarı Tanrı'yım iyi ki haa. Ayy bir de düşünsenize tam olduğumu... Ay korkunç, bir sürü işi var onun.
Moda tutkum vardır. Marka olmadan yaşayamam. Modanın kalbi Paris'te yetişen bir çocuk olarak daha da etkilenmiş olma ihtimalim büyüktür. Bu yüzden sürekli mükemmel giyinme tutkum var.
GEÇMİŞ Paris'te dünyaya geldim. O zaman küçücük bir çocuktum. Evet, doğduğumuzda küçük oluruz. Şok oldunuz ama değil mi? Her neyse, çocukken sarı saçlı mavi bir çocukmuşum şu anda olduğu gibi. Sonradan evrimleşen insanlardan değilim yani. Aileme gelince, büyükkannem tam bir mükemmellik abidesiymiş ve bir çocuk doğurmuş. O da babam oluyor. Çok ilginç değil mi? Kendine has bir adammış; ama büyük annem gibi değilmiş. Hatta ondan çok farklıymış. Kendi özgürlüğüne çok düşkünmüş, sonunda evden kaçmış ve Amerika'ya gitmiş. Paris'in zarifliğinden kurtulmuş. Orada birisiyle tanışmış ve cidden ona aşık olmuş. Venüs diyoruzz. Alooo Babam da bu kadar mükemmel bir kadının cazibesine dayanamamış ve onunla beraber olmuş; ama bir Tanrıça olduğunu olduğunu öğrenince devreler yandı tabii. Adam bilincini geri kazanınca-yani Tanrıçanın büyüsünden kurtulunca- tek bir şey demeden gitmiş. Tam o sırada ben doğmuşum. Biraz yanlış bir zamanlama değil mi? Genelde de zamanlar konusunda iyi değilimdir zaten. Büyükannem olanlardan kendisini sorumlu tutmuş ve beni yanına almış. Beni kefaret ödediğini düşünerek büyütmeye başlamış; ama babamın aksine ben ona hayran olarak büyüdüm. Her şeyimle onu örnek aldım. Bunu görünce beni büyütemediği oğlu gibi büyütmeye başlamış. Uzun zaman Paris'te yaşadık. Tabii orada modayı öğrendim. Yani büyük annem nasıl büyütemediği oğlu yerine beni koydu; anlayamıyorum. Çok da saçma. Yani, babamın gay olmasını falan istemiyordu değil mi? Ayy hayır! Bir saniye. Sevmedim bu olayı. Amaan boş verin ölmüştür zaten o. Çok da umurumda değil. Neyse Paris'te yaşamaya çalıştım; başaramadım. Moda ve dövüş sanatları dışında her şeyde felakete yol açıyordum. Kaç okul değiştirdim. Koca bir soru işareti. Yirmiden sonra ben de bıraktım saymayı. Neyse işte sonra Roma'ya taşındık ne olduğunu anlamadan. Sonra kendimi birden kampta buldum. İşler ilginç yürüdü açıkçası, ben de anlamadım.
SEVDİKLERİM Alışveriş yapmayı, kitap okumayı, uyumayı, yüzmeyi, yazı yazmayı, duş almayı, banyoda şarkı söylemeyi, başkalarıyla dalga geçmeyi, küçük görmeyi, fotomodelliği, fotoğraf çekilmeyi, siyahı, gümüşü, yeşili, atları, bana iltifat edilmesini, tutkuyu, baştan çıkarmayı, küstahlığı, güneşi, karanlığı, Fransa'yı, modayı, Eyfel Kulesi'ni, alışveriş mağazalarını, markaları, büyükannemi severim. SEVMEDİKLERİM Yılanları, moda felaketlerini, uyumsuz renkleri, manikürsüz tırnakları, makyaj kutusu suratları, istediği ve aldığı bir çantayı ya da ayakkabıyı başkasında görmeyi, birisiyle aynı şeyi giyerek pişti olmayı, çok iyilik meleği insanları, Pollyanna'yı, diş çürüklerini, evlenmeyi, sıkıntıdan patlamayı, alışveriş yapamamayı sevmem. FOBİLERİM ***Yılanlara fobim var evet. Eğer bir yılan görürsem çığlık çığlığa bağırırım, oraya buraya koştururum. Delircek gibi oluyorum. ***Bir moda felaketi gördüğüm zamanlarda da delircek gibi oluyorum. Yani insanlar nasıl o kadar berbat giyinebiliyorlar, anlamlandıramıyorum. Kesinlikle bir doktora gitmeliler. Bir moda doktoruna bile rağzıyım. ***Ahh o renkler yok mu? Var tabii. Birbirine hiç uymayan renklerden bahsediyorum ben. O insanlar o renkleri nasıl uydurmadan giyşinirim diye oturup düşünüyorlar mı? Renklerin de insanlar gibi özellikleri vardır. Bazı insanlar nasıl iyi anlaşmazlarsa renkler de birbirleriyle iyi anlaşmayabilir. Zorlamak, anlamsız; ama insanların kafalarına girmiyor. Çok odun var. HOBİLERİM ***Fotomodellik yapıyorum. Ciddiyim çok eğlenceli bir iş. Normal insanlarla bir problemim yok. Modadan anlıyan insan yetiştirdikleri kesin. Ben de Yarı Tanrı dünyasının modasını geliştireceğim. Fransa'da oldukça iyi mağazalar var; ama Roma bu konuda berbat. İki üç dükkan dışında doğru dürüst bir mağaza bile yok. Venüs adına, yarı Tanrılar ne giyecek kimse düşünmemiş mi? Siyah ketenden yapılma garip kıyafetler var herkesin üzerinde. Roma'daki dükkanların içindeki kıyafetleri ejderhanın önüne atsan yakmaya değmeyeceğini düşünür herhalde. Fransa'yı ne kadar özlesem de birilerinin bir şey yapmasını bekleyecek değilim. Roma'daki moda felaketliğini biraz düzeltmem gerek.
***Büyükannemin Fransa'daki çiftliğinde düşünemeyeceğiniz kadar midilli ve at vardı. Ormandan bizzat kendimin yakaladığı Yılkı Atı'nı evcilleştirmek için çok uğraştım. At o kadar yaban hayvanıydı ki ona yaklaşmama bile izin vermiyordu. Bir gün onu kaşağılarken onun sıradan bir yılkı olmadığını fark ettim. Boynunda özel bir sembol vardı. Önüne geçtim ve onu selamladım. Beni kabul edene kadar yerimden kalkmadım, kıpırdamadım. Birden boynumda bir ıslaklık hissettim. Bu beni kabul ettiği anlamına geliyordu. Yine de ona binmeme izin vermedi; sadece yanına daha çok yaklaştırdı. Daha sonra birgün onu yürüyüşe çıkardım. Tabii, üstüne binemedim. Yanından gidiyordum. Birden karşıma bir yılan çıktı. Yılanlara fobim var. Onlara dayanamıyorum. Birden panikledim ve ne yapacağımı şaşırdım. Kılıcımı çıkarıp kafasını kessem yeterliydi ancak aklıma bile gelmedi. Yılan birden ayak bileğimi ısırdı. Başımın döndüğünü ve yılkının kişnediğini hatırlıyorum. Gerisi büyük bir boşluk... Uyandığımda yatağımdaydım ve ısırık iyileştirilmişti. Büyükannem yılkının sırtında eve geldiğimi söyledi. Daha sonraki zamanlarda onun sırtına binmeme izin verdi; tabii onun gururuna asla zarar verecek şeyler yapmadım. Daima saygıyla yaklaştım. Ona üzengi falan takmadım. Onun bir yarış atından çok daha fazlası olduğunu farketmemek zor değil. Ama asıl olay daha sonra yaşandı. Roma'daki kampta kalmaya başladığımda Yılkı sandığım at kampa geldi, kanatları vardı. Çok ilginç değil mi? Aslında o yılkı falan değilmiş. Koca bir pegasusmuş. MODA VE STELLA-ki bu ben oluyorum-Hayatımın yaşam kaynağıdır moda.Bir arkadaş değildir benim için. Ona bütün damarlarımla saygı duyarım. Modanın küçümsenmeyecek bir şey olduğunu sık sık hatırlatırım. Çünkü moda her şeydir. Modanın kalbi, Fransa'da çocukluğunu ve ergenliğini geçirmiş olan birisi duruyor karşınızda. Çevremdeki akımlardan, moda sanatını göre göre yaşaya yaşaya, dokuna dokuna öğrendim.
12 yaşımda falandım muhtemelen. Büyükannem biraz göz kazanmam için beni moda okuluna yollamıştı. Okuldaki en küçük ama en başarılı öğrenci oluvermiştim birden. Daha sonra bir afiş asıldı ve bir dizayn yarışması yapılacağı duyuruldu.Bu yarışmaya beni bir arkadaşım haberim yokken kaydettirmiş. Ben de girmiş bulundum. Çok geç haberim oldu. 7 günde bir çanta ve bir elbise dizayn etmem gerekiyordu ve bu oldukça masraflı bir iş. Elbiseyi tasarlamam zor olmadı, zaten elimde bir sürü çizim vardı; ama çanta olayında her şey koptu. Hayatım boyunca hiç çanta yapmamıştım. Tam bu noktada büyükannem devreye girdi. Bana hayal etmemi söyledi. Hayalimde çizmemi söyledi. Bana sorular sordu. Sapı nasıl, rengi ne? Derisi, kumaşı? Her şeyini sordu. Ben de gördüğümü söyledim. Gözlerim kapalıydı ve çantalar dünyasında gibiydim. Gözlerimi açtığımda masanın üzerinde çantam duruyordu. Elbisem ve çantamla yarışmaya girdim ve Paris genelindeki yarışmada birinci oldum.
Tasarımımın sıradışı ve alışılmadık olduğunu söylediler. Ödül Dior markasında 6 aylık bir stajdı. 12 yaşında bir çocuğun Dior'a gittiğini düşünün. Ve nasıl etkileneceğini düşünün. O zaman okulu biraz aksattım evet; ama umurumda değildi. 6 ay boyunca o staja gittim ve hayatımda hiç edinemeyeceğim kadar deneyim edindim. Şimdi Roma'ya geldik, kampta kalmaya başladım. Neden??? Ben Fransa'yı özledim; ama burada kalmam gerekiyor. Sanırım burada Yarı Tanrılar için dükkan açacağım. Aynı anda birçok işlevi olan kıyafetler falan filan... Yippaaa..
Şimdi benden size kısa bir moda yolculuğu... Önce elbise almalısınız, önce ayakkabı alıp sonra elbise alanlar var. Bu çok SAÇMA! Bu yanılgıya sakın düşmeyin. Elbise için birkaç şaşmaz adresiniz olabilir; ama markalar sürprislerle doludur. Aklınıza gelmeyecek mükemmellikte bir elbiseyi çantalarıyla ünlü bir yerden bulabilirsiniz; ama mesela Maria Claire... Elbise için harika bir yerdir. Elbise en önemlisidir. O yüzden ilk elbiseden başlanır. Bundan sonra gitmeniz gereken yer ayakkabıcıdır. Ayakkabı, bir elbisenin altında olmazsa elbise biraz eksik kalır, ne kadar mükemmel olursa olsun. O ayakkabılara ölürüm. Bir dolabım tamamen ayakkabılar için saklıdır. LimitYokKrediKart denilen şeylerden birine sahibim. Nasıl çalıştığını anlamam çok uzun sürdü. Çok garip bir şey; tabii öğrendikten sonra çok işime yaradı. Ayakkabıyı da aldıktan sonra son olarak aksesuarlara geliyor işimiz. Mücevharatımı kesinlikle Tiffany'den alırım. Başkasını tanımam. Ardından çanta almanız gerekecek. Bence Miss. Dior'dan alın. Oranın çantalarından 5 tane var bende. Hepsine de ölüyorum. Şimdi bakın bakalım kendinize... Evet, evet süpersiniz. Eğer makyaja ihtiyacınız varsa yapın. Ben pek anlamam. Makyaj uzamanlarına başvurun. İlgi alanım değil. Dediğim gibi bir kombinasyon yapar ve dışarıya çıkarsanız bazı insanlar dönüp size bir daha bakacaklardır. Sakın moda felaketi olmayın. Onlara fobim var. Makyaj yapıp durun da demedim. FASHİON dergileri okuyun. Araştırın, görün, öğrenin. Yine bir şey yapamazsanız, gelin bana. Stilinize çeki düzen vereyim.AŞK HAYATIZoru oynarım. Kolay kolay ele geçirilecek biri değilimdir. Hey, beni hak etmek isteyen biraz uğraşmalı değil mi? Kolay kolay kendimi satmam. Aylarca peşimden koşup hiç bakmadığım çocuklar vardır. Tabii, yaramaz olduğumu söylemiştim. Yaramazlık da yaparım; madem beni istiyorsun uğraşmaya başla. Bu da hemen kabul edeceğim anlamına gelmez. Ömür boyunca da peşimde koşturabilirsin. Kısacası bu konuda biraz tehlikeliyim. İyi karar verin, öyle karşıma çıkın. Tabii, Roma'da birkaç hoş çocuk var, kabul ediyorum. Eski okullarımda herkesi tanıdığımdan belli bir zaman sonra insan sıkılıyor. Yeni ortam, yakışıklı çocuklar falan EĞLENCE ve YARAMAZLIK başlasın!
En son Stella Vivian Chienne tarafından Perş. Kas. 10, 2011 6:51 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 6 kere değiştirildi | |
|
Stella Vivian Chienne III. Kohort | Venüs Çocuğu
Lakap : Shiny, Viv, Vivy Mesaj Sayısı : 32 Drahmi : 13 Kayıt tarihi : 09/11/11
| Konu: Geri: Stella V. Chienne Perş. Kas. 10, 2011 6:26 pm | |
|
En son Stella Vivian Chienne tarafından Perş. Kas. 10, 2011 6:46 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
|
Stella Vivian Chienne III. Kohort | Venüs Çocuğu
Lakap : Shiny, Viv, Vivy Mesaj Sayısı : 32 Drahmi : 13 Kayıt tarihi : 09/11/11
| Konu: Geri: Stella V. Chienne Perş. Kas. 10, 2011 6:27 pm | |
| İLİŞKİLER Eklenmek için; #100*100 iki uyumlu icon #Aklınızda varsa kurgu | |
|