Keşke insan kardeşlerini de seçebilseydi... Kulübede oturup tembellik yapmak için zaman bulmuştum ki, ergen kardeşlerimden biri Afrodit melezi arkadaşlarıyla kulübeye geldi. Daha ne olduğunu anlayamadan etrafımı sarmaladılar ve nereden çıktığını anlamadığım tarot kartlarıyla falıma bakmaya başladılar. Hemen ayağa kalktım ama nasıl yaptıklarını anlamadığım kaslı kolları beni koltuğa geri çekti. Hepsi aynı anda konuştuğu için aklımda tek tük kelimeler kalmıştı: "bugün", "aşk", "en romantik", "çarpışma" ve birkaç saçmalık daha. Sonunda dayanamadım, hepsini iterek kendimi kulübeden dışarı attım. Daha ne yapacağıma karar verememiştim ki bir şeye çarptım. Kafamı indirdiğimde bu bir şeyin bir melez olduğunu fark ettim. Üstelik de güzel olanlardan bir tanesiydi. İlk defa görüyor olabilirdim, ya da daha önce görüp dikkat etmemiştim. Ama gözlerindeki parıltı ve kabahat işlemiş gibi bakması bütün sinirlerimi düzeltti. Bir anda "Özür dilerim, kulübeden fazla fevri çıktım ve seni görmedim. Tabi küçük olduğun için değil, gözlerim döndüğü için. Yani... Neyse, ben Conan." dedim. Kız şaşırmış gibiydi, sanırım sinirli ruh halimden bir anda dönmemi hala atlatamamıştı. Sonunda toparlandı ve "Asıl ben özür dilerim, yine önüme bakmadan yürüyordum. Bu arada benim adım da Adialy." dedi. Ardından oluşan sessizlikte ne yapacağımı bilemedim. Adialy'nin gözleri batan güneşe kayınca "Vay be, şu Afrodit kızları fal bakmayı biliyorlar sanırım." dedim. Adialy ne demeye çalıştığımı anlamamıştı doğal olarak, ben de boşver der gibi omuzlarımı silktim. Sonra bir ikileme düştüm, ya şimdi güle güle diyip gidecektim, ya da konuşmayı önerecektim. Daha karar verememişken "Eğer bir işin yoksa, şurada oturup konuşalım mı?" dedim.