Marteleira Leroux Apollon Çocuğu | Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 5 Drahmi : 7 Kayıt tarihi : 26/10/11
| Konu: marteleira. Çarş. Ekim 26, 2011 6:21 pm | |
| Bedeninin etrafında süzülen rüzgar, tatlı esintilerle saçlarında dans ediyor ve oradan pamuk misali bulutları canlandırmak üzere gökyüzüne savruluyordu. Güneş bütün hakimiyetini göstermek istermişcesine ışıl ışıl parlıyordu. Meredith'in pürüzsüz teni güneşin ışıklarının kaşmir dokusuna sahip ninnisine tanık oluyordu. Ruhuna dolan huzur yıllardır mahkum kaldığı kalbinin derinliklerinden firar etmiş, tüm benliğiyle bedeninden dışarıya doğru taşıyordu. Sessizliği bir ok misali yaran kuşların cıvıltıları tadını hiç hatırlayamadığı, doğru düzgün yaşayamadığı o mutluluğu genç cadıya geri kazandırmak istiyordu sanki.
Üzerinde oturduğu hipogrifin kanatları usulca gökyüzünde dalgalanırken bütün kaslarının bir anda yumuşadığını hissediyordu. Beynindeki tüm o acılar, tüm nefret bulanıklaşmıştı şimdi. Rüzgarın uçuşan tınısıyla birlikte sonsuzluğun hiçliğine karışıp uzaklaşıyordu bedeninden. Bir an olsun huzuru tadabilmek için, mutluluğu tüm coşkusuyla avuçlarında hissedebilmek için benliğinde biriken tüm öfkeyi bir kenara itti. Her ne kadar kısa bir süreliğine onu kendinden uzaklaştırmış olsa da yemyeşil çimenlerle bezenmiş toprağa ayak bastığı an anıların peşine yeniden takılacağını biliyordu. Yine de dudaklarında oluşan hafif tatlı tebessüm neşesinin canlı kanıtıydı işte. Tıpkı annesi ölmeden önceki hayatını yeniden yaşıyor gibi hissediyordu kendisini.
Küçükken her sabah erkenden kalkar ve öğlen olana kadar küçük, şirin evlerinden birkaç metre uzakta olan göle gidip doyasıya yüzerdi. Güneş tam tepeye çıktığı sıralarda evlerinin mutfağından süzülerek bedenini sarmalayan o kurabiye kokularının getirdiği heyecana yenik düşerek suların içerisinden bir hışımla çıkıverirdi. Havluyu sırtına sarmaya gerek görmeyerek ıslak saçlarının eşliğinde kapıya koşardı. Karşısında beliren annesi sayesinde bacaklarına bakma gereği duyduğunda onların çamur nedeniyle kirlendiğini görürdü. Bir güzel yıkandıktan sonra sanki hanımeli şarabından yapılmışçasına, bir tadıp bir daha bırakamayacağınız lezzette kurabiyelerden yemeye başlardı. O zaman kızarmış yanaklarında beliren gülümseme ile şimdiki tebessümü aynıydı. Kollarını hafifçe kaldırarak Şahgaga'nın yumuşacık tüylerini okşadı. Parmaklarının uçlarından bedenine doğru yayılan o müthiş duygu bütün vücudunu alev alev yakıyordu. Dudaklarından kaçan coşku dolu çığlık ağaçların uzun bedenleri arasında yankılandı. Başını merakla aşağı doğru çevirdiğinde dağların kendisini karşılamak amaçlı gülümsediğini, duru bir güzellikle akan nehirlerin rahatlatıcı şarkısını mırıldandığını, yaprakların rüzgarın sevinciyle beraber kendisine el salladığını görebiliyordu. Kalbi göğsünün altında hızla atıyor ve kanın bütün bedenine yayılamasını sağlıyordu. Heyecandan nefes alışverişleri hızlanmıştı. Gözlerini kapatarak kendini gökyüzünün derinliklerine bıraktığı sırada Şahgaga'nın iniltisini duyabiliyordu. Bu görkemli yaratık da tıpkı Meredith gibi mutlulukla dolmuştu belli ki. Kanatlarını geriye doğru çekip de kendisini toprağa yönlendirdiğinde genç kız hayatında asla unutamayacağı bu gezintinin sona erdiğini anlamıştı. Hayvanın devasa ayakları toprağa değdiği sırada çıkan sesle irkildi. Sonunda yeryüzüne inebildiğinde acının en saf halinin kalbinin tam ortasına saplandığını hissedebiliyordu. Annesinin öldüğü bir gerçekti ve asla değişmeyecekti. Anılar asla geriye sarılamayacak ve kayıpların yeri doldurulamayacaktı. Kafasını hafifçe salladığı sırada hipogrif gagasıyla Meredith'in yanağını okşadı. Gözleri onunkiyle buluştuğunda dudaklarından küçük bir kahkaha fırlayıverdi. Elleri ile Şahgaga'nın başını okşayarak ona en güzel gülümsemelerinden birini yollayarak yeni dostuna veda etmeye hazırlandı. 'Uç Şahgaga, özgürlüğüne doğru kanat çırp. Benim asla yapamayacağım şeyi sen gerçek kıl!' Sert esmeye başlayan rüzgarla ve hafifçe çiseleyen yağmurdan ıslanmış saçlarıyla ağaçların arasına doğru ilerledi. Anlaşılmaz göz yaşları çenesinden toprağa doğru süzülüyordu. Dudaklarında beliren tebessümle beraber geriye döndü artık yerinde olmayan dostu özgürlüğüne doğru yol almıştı. 'Elveda.'
Şahgaga şimdi çok uzaklardaydı ve hayatının tüm anlamı olan o özgürlük hissiyle birlikte neşeyle şırıl şırıl akan derelerin, rüzgarın bir bebekmişçesine koruyup kolladığı ağaçların üzerinden uçuyordu. Gözlerinde yeniden birikmiş olan bu yakıcı su damlacıklar sevincin, mutluluğun değil yaşamının üzerine saten misali yalnızca kendisinin görebildiği bir örtüymüşçesine örtülmüş hüznün ve acının göstergesiydi. Hafifçe iç geçirdi. Şimdi onun yerinde olabilmeyi, kendisini yeryüzüne bağlayan zincirleri kırıp özgürlüğüne uçabilmeyi öylesine istiyordu ki... Fakat Meredith de bunun asla olmayacağının farkındaydı. Annnesi o gün öldüğünde ve cennete doğru yol aldığında beraberinde genç kızın ruhundaki bütün neşeyi, mutluluğu ve umudu da alıp gitmişti. Sonsuzluğa karışmış bir daha geri gelmemek üzere çevresindeki bütün renkleri söndürmüştü. Güneşin ışıkları artık Meredith'e gülümsemiyor ve doğa sanki ona meydan okuyordu. Sessizlik tek arkadaşı mutsuzluk ise tek mutluluydu onun. Derin hıçkırıklar karanlık ormanın içerisindeki bütün canlıları ürküterek yankılanırken o alacakaranlığın arkasında kayboldu usulca. | |
|
Demeter Yönetici | Tanrı/Tanrıça
Lakap : Mevsimler ve Anne Sevgisi Tanrıçası. Mesaj Sayısı : 111 Drahmi : 165 Kayıt tarihi : 21/10/11
RP Puanı RP Puanı: (100/100)
| Konu: Geri: marteleira. Çarş. Ekim 26, 2011 7:05 pm | |
| RP puanınız, 90 aramıza hoş geldiniz. ^^ | |
|