Tam 4 yıl olmuştu bu kampa geleli. Tam 4 yıldır her temizliği bir başına yapıyordu! Küfür etmemek için zor tutuyordu kendini. Kulübede tek kalmayı her zaman çok sevmişti, ancak söz konusu temizlik olduğunda yorgunluktan ölecek gibi oluyordu. Temizliği düşündükçe yataktan çıkmamak için kendine bahaneler uydurmaya çalıştı. ‘’Bugün temizlik yapamam, çok yorgunum. Yok olmadı bu. Bugün temizlik yapamam, yataktan çıkamayacak kadar hastayım. Hadi ama Amanda, kimi kandırıyorsun? Hasta olduğun falan yok.’’ Kendi kendine söyleniyordu. Temizlikten yırtmanın bir yolu yoktu, belki bir görevde olsaydı… Ama değildi, kulübesinde bir başınaydı, yatağın içerisinde. Kendiyle mücadele ediyor gibiydi. Şimdiye kadar bir başına kulübeyi temizlemeyi başarmıştı, bugünde aynısını yapacaktı sadece. Denetleme günü ise alnı açık olacaktı. Zaten küçüklüğünden beri evinde dahi temizliği o yapmıştı, alışkındı. Nedense bugün canı biraz haylazlık yapmak istemişti o kadar. Tabii bunun için zamanı yoktu. ‘’Haylazlık zamanı değil Amanda.’’ Dedikten sonra hızla yataktan kalktı. İlk olarak ne yapması gerektiğine bir bakacaktı. Banyoda elini yüzünü hızla yıkadıktan sonra dolabına yönelerek giyebileceği rahat bir şeyler aramaya başladı. Tercihi eşofmandan yana oldu, giyindikten sonra kulübenin en köşesinde durarak analiz yapmaya çalıştı. ‘’Imm… Sanırım önce pencerelerden başlamalıyım. Ne ara bu kadar tozlandı bu pencereler.’’ Yine söyleniyordu. Banyoya giderek toz bezlerini dolaptan çıkardı. Temizlik deterjanını boş bir kovanın içine oldukça bol miktarda boşalttı, üzerine biraz su ilave ederken ‘’Banyoyu tek başıma bu kadar kirlettiğime inanamıyorum.’’ Dedi. Kovayı alarak hızla pencereye yöneldi. Temizliğe başlamadan önce bütün pencereleri açtı, evin, yani kulübenin havalanması gerekiyordu. Merdivene çıkarak, tozdan az daha içerisinin görülmeyecek olduğu pencereyi silmeye başladı. Islak bez pencereye değdikçe tozlar çamur halini alıyordu. Birkaç kez sildiği halde hiçbir fark yoktu pencerede. Sinirlenmeye başlıyordu. Ne diye bu kadar kirlenmişti ki?
‘’OF!’’ kendi kendine bağırıyordu, kulübenin önünden geçen birkaç melez ise onun bu tavrına kahkahalarla cevap veriyorlardı. ‘’Defolun! Ben size yapacağımı biliyorum.’’ Arkalarından bağırıyordu şimdi. Bazen gerçekten çok çekilmez biri olduğunu düşünüyordu, bu yüzden bir kardeşinin olmayışı onun için iyiydi. Böyle bir kardeşi kendi dahi çekemezdi, kardeş düşmanlığı ise iyi olmazdı. Aynı kulübenin içerisinde bir insanın düşmanıyla yaşaması ne kadar eğlenceli olabilirdi ki? Hızla merdivenden indikten sonra banyoya yöneldi. Uzun bir arayıştan sonra bulduğu hortumu çeşmeye taktıktan sonra pencereleri teker teker kapadı. Elinde hortum ile kulübenin dışarısına çıktı, etrafta başka melezlerin olmayışı biraz olsun rahatlatmıştı onu. Elindeki hortumu pencerelere yönelttiğinde çamurlu su akmaya başlamıştı. ‘’Olmuşken tam olsun, duvarlarda.’’ Dedikten sonra kulübenin etrafını yavaşça dolandı. Bütün duvarları yıkamıştı. Dış görünüş olarak oldukça iyiydi şimdi kulübe. Tabii asıl iş içerideydi. Tekrar içeri girdikten sonra merdivene çıkarak silmeye başladı pencereyi. Bu tahmin ettiğinden daha uzun süreceğe benziyordu, sıkılmaya başlamıştı. Üstelik daha bir sürü iş onu bekliyordu. Müzik setine yönelerek Jessie J. CD’sini açmıştı. Son ses müziğe eşlik ederken bir yandan tekrar işine bakıyordu. Aradan geçen yarım saatin ardından nihayet pencereleri bitirmeyi başarmıştı. ‘’Bir elmayı hak ettim.’’ Mutfağa yönelerek masanın üzerinden bir elma kaptı. Çok beğenerek aldığı ahşap, antika sandalyeye otururken ne kadar yorulduğunu fark etmişti. Henüz pencereler bitmişti, süpürge tutacaktı, yerler silinecekti, tozlar alınacaktı, banyo temizlenecekti vs vs. Bitmek bilmiyordu. Elmasını keyifle yedikten sonra tekrar işe başlama zamanı gelmişti. Kiler odasına yönelerek süpürgeyi buldu, yavaş yavaş süpürmeye başladı. Bir yandan da müziğin esini biraz daha yükseltmişti. Ne vardı bu temizlikler biraz daha çabuk bitseydi? Yerleri süpürdükten sonra kendini yatağına attı. Bir süre orada öylece uzanıp hayaller kurdu. Çocukluğundan beri beklide severek yaptığı tek şeydi hayal kurmak. O an abisini görebilmeyi çok istemişti, ancak bu temizlik bitmeden kamptan kaçmaya pek niyeti yoktu. Temizlik denetlemesine hazır bir hale geldikten sonra belki bir hafta kadar kamptan uzaklaşır, ağabeysinin yanına giderdi. Tekrar ağaya kalktıktan sonra ‘’Tamam sıra banyoda.’’ Dedi. Banyoya yönelirken içinden küfürler savuruyordu. Banyo temizliği onun için en zor olanıydı. Zemin spreyini duvarlara sıkarak silmeye başladı. Kulübenin dışına yaptığı gibi burada da hortumu kullanması pek olası bir şey değildi ne yazık ki. Her yeri eliyle tek tek silmeliydi. Derin derin nefes alıp veriyordu, aslında bir bakıma burnundan soluyordu da denebilirdi. İçeriden bir gürültü gelmişti. Yavaş yavaş salona giderken yalnızca merdivenin yere düştüğünü görünce hayal kırıklığına uğramıştı. Çok sıkılıyordu, bu arada birinin gelip ona sataşması eğlenceli olabilirdi. Burnundan soluyarak tekrar banyoya geri döndü. Banyonun her yerini bir güzel temizledikten sonra en zor kısmın bitmiş olmasına seviniyordu. Viledayı alarak salonun yerlerini silmeye başladı. Bu işlemde beklediğinden kısa sürede bittiği için derin bir oh çekmişti. Kırmızı perdeleri, sehpa üzerindeki örtüyü ve çarşaflarını çöpe attıktan sonra kulübeden hızla ayrıldı. Üzeri ıslak olduğu için arkasından gülen, eğlenen veya dalga geçen melezlerin olacağını tahmin ediyordu. Pek aldırış etmeden pegasus ahırlarına doğru ilerlemeye devam etti. Ahırda kimse olmadığı için mutluydu. Eline biraz küp şekeri alarak pegasusuna uzattı, o şekerleri yerken bir yandan tüylerini okşuyordu. New York’a giderek kulübeye güzel bir perde, kendine çarşaflar, sehpa örtüleri ve birazda biblo tarzı şeyleri almayı planlıyordu.
1 Saat sonra
New York’a aşıktı Amanda. Paris’i de çok severdi, ama New York’un yeri apayrıydı onun için. Buraya kadar gelmişken evine de uğramak istiyordu, ancak oldukça yorgundu. Burada ki işlerini hallettikten sonra kampa dönek son düzenlemeleri yapmalı onun ardından derin bir uyku çekmeliydi, gönül rahatlığı ile. Gitmesi gereken yeri biliyordu. Doğruca Pierra Mogans’a giderek perdelere göz atmaya başladı. Mavi üzerinde su taneleri bulunan bir perdeyi çok beğenmişti, ancak Poseidon çocuğu değildi. Hades kulübesi mavi renk bir perde asla olmazdı. Beyaz rengini çok severdi. Tam karşısında üzerinde kelebek gibi işlemeler bulunan oldukça zarif bir perde duruyordu. Ancak Hades kulübesi için beyaz fazla iyimser olurdu. Doğruca koyu tonların bulunduğu yere doğru ilerledi. Elini beğendiği kırmızı düz perdenin üzerinde gezdirirken kumaşın yumuşaklığı ona uykuyu hatırlatıyordu. Perdeyi ve arından çarşaf, biblo gibi süsleri aldıktan sonra pegasusuna binerek doğruca kampa geldi. Hava neredeyse kararıyordu. Melezlerin bir çoğu akşam yemeği için yemekhaneye doğru ilerlerken Amanda kulübesini süslemeye gidiyordu. Dışarıdan iyice süzdü kulübeyi ‘’Vay be.’’ Dedi kendi kendini övercesine. Aslında boyansaydı hiç fena olmayacaktı, ama yalnızca temizlik ile zaten yeterince yorulmuştu. Doğruca perdeleri takıp, çarşafını serdikten sonra sehpanın üzerine almış olduğu bibloları yerleştirdi. Ardından kendini yağına atarak uykuya daldı.