Maya Creighton II. Kohort | Ceres Kızı
Lakap : May. Mesaj Sayısı : 74 Drahmi : 86 Kayıt tarihi : 26/10/11
| Konu: Kampa geliş Paz Ekim 30, 2011 6:50 pm | |
| 3 yıl önce.
Bir pazar yerindeydi. Bunu biliyordu çünkü her yerde bağıran satıcılar ve alışveriş yapan insanlar vardı. O kadar kalabalıktı ki, Myra satıcıları bile göremiyordu. Ama etraftaki seslerden her şey anlaşılıyordu. Birisine bir çanta satmayan bir adam sesi duyuyordu. Şifalı otlar satan yaşlı kadının sesi ince ve tiz olsa da Myra'nın kulaklarında çınlıyordu. Hemen gitmesi gerekiyordu, kaçmalıydı. Bir yere ulaşması gerekiyordu. Bir yere. Bunca yolu bu yüzden gelmişti. Orada güvende olacaktı. Lupa öyle söylemişti. Ama o kadar yorgundu ki, yere yığılmak ve bir daha uyanmamak istiyordu. Ama bunu yapamazdı. 14 yaşında bir kızın peşine bu kadar güçlü yaratıkların düşeceğini kim bilebilirdi ki? Kesinlikle Myra değil. Ya da Lupa. O konuşan kurt her ne kadar ilginç olsa da Myra'nın tüylerini diken diken eden bir yönü vardı ve Myra oradan kurtulduğunda her şeyin daha iyi olacağını düşünmüştü. Hayatında hiç yaşamadığı kadar zorluk yaşayacağını asla bilemezdi. Ama sonunda, çok yakında olduğunu hissediyordu. Kampa sağ salım ulaşmayı başarabilmişti. Ama kamp neredeydi ki? Bir pazar arabasının altında gizli geçit falan mı araması gerekiyordu? Her şey beklenirdi aslında. Yere yığıldığını bile farketmemişti kız. Bacağındaki derin kesiğe baktı. Çok acıyordu ve çok ayakta duramıyordu. Ama duramazdı. Her an bir canavara rast gelebilirdi. Kendini zorlayarak ayağı kalktı. Artık sadece tanrılardan yardım diliyordu, çünkü nereye gideceği hakkında hiçbir fikri yoktu. Kalabalıkta birkaç ilerledi, ardından acıya daha fazla dayanamayacağını düşünerek durdu ve yüzünü buruşturdu. İşte o sırada gördü. İki zırhlı silüetti bunlar. Ellerinde mızraklar var gibi görünüyordu. Çok uzaktalardı ama Myra onların Roma Kampı'nın girişini koruduğundan emindi. Derin bir nefes aldı. Görebilmesine rağmen oraya gidememesi ne kötüydü. Yarasının sarılması gerekti, ama ne malzemesi ne vakti vardı. Kendini iyice zorlaması gerekiyordu. Buraya kadar gelmişti, pes edemezdi. Eliyle bacağına destek vererek pazarın kalabalığında sıyrıldı. Birkaç metre yürümek bile onu inanılmaz yormuştu. Haziran güneşinin altında alnında boncuk boncuk terler birikmişti. Serbest olan koluyla alnını sildi ve gözlerini iki altın rengi silüetten ayırmadan yürümeye devam etti. Onlara giderek yaklaşırken iki melezin silahlarını kaldırdığını farketti. Olamaz, diye düşündü. Gladiusunu pazar yerinde unutmuştu, zaten perişan haldeydi,bu halde savaştığı bile düşünülemezdi. Onlara dost olduğunu nasıl anlatabilirdi ki? O sırada aklına bir fikir geldi. Onca acısına rağmen onlara doğru koşmaya başladı. Bir asker çoktan mızrağını atmıştı ona doğru, ama mızrak onu sıyırmıştı. Diğerini kılıcını kavramış onu bekliyordu. Myra yutkundu. Kalan bütün enerjisiyle “Senatus Populusque Romanus!” diye bağırdı. Bacağı fena halde zonkluyordu, acıdan başı dönüyordu. Görüşü de bulanıklaşmaya başlamıştı. Ama planı işe yaramıştı, askerler irkilmişti. Ama hala tedbirliydiler. Myra yine ağzını açtı, ama konuşan o değildi. Başka biri onun ağzından konuşuyordu sanki. “Tanrıça Ceres, Myra Alanna Creighton'ı Jupiter Kamp'ına almanızı emreder. Öyle boş boş durmayın, ona yardım edin!” Myra tekrar bedeninin kontrolünü kazandığında, kendini eskisinden daha yorgun hissediyordu. Bayılmadan önce görebildiği tek şey iki melezin ona doğru gelmesi oldu. | |
|