Yemekhanede, boş tabağına bakarken aklında az önce duyduğu konuşma dönüyordu küçük kızın. Tanımadığı bir melez arkadaşına, Olimpos'a gidip babası ile görüştüğünü anlatıyordu. Olimpos, küçük kızın henüz görmediği annesinin yaşadığı yerdi ve o Véronique, bir yeri hiç bu kadar merak etmemişti. Ondan yaşça büyük melezler, kampa geldikten yıllar sonra ölümsüz ebeveynleri ile tanışıyorlardı. Ama Véronique o kadar beklemeyecekti. Tek sorunu, Olimpos'a gittiğinde ne yapacağını bilmemesiydi. Demeter kulübesindeki tek melez oydu, diğer melezlerle de o kadar yakın değildi. Véronique ne zaman onlarla konuşmaya çalışsa, iletişim çoğunlukla ne kadar şeker olduğuyla ilgili başlıyor, kızın konuşma hevesini kaçırıyorlardı. Boş tabağa bakmayı bıraktı ve kulübesine ait masadan hızlı bir şekilde kalkıp, bazı melezlerin bakışları altında oradan ayrıldı. Normalde kulübesine yönelmesi gereken adımları, ahırlara doğru gidiyordu. Annesini görecek olma düşüncesi onu bu kadar heyecanlandırırken, nasıl bekleyebilirdi ki? Kıyafetleri pegasus için uygundu, hançeri belinde asılıydı. Kulübesine gitmesi için bir neden yoktu. Pegasus ahırlarına yaklaşırken, aldığı koku ile yüzünü buruşturdu kız. Bazen Pati'yi almak burnu için işkenceye dönüşebiliyordu. Kapıdan içeri girmeden önce ağzından derin bir nefes aldı ve nefesini tutarak içeri girdi. O kadar hızlı hareket ediyordu ki onu gören biri Hermes'in çocuğu sanabilirdi. Tuttuğu nefesi yüzünden tombullaşmış ve morarmaya başlamış yanakları, daha fazla beceremeyeceğini ona söylerken, yavru pegasusunu bulup, girdiği hızla dışarı çıktı. Yarı yolda tuttuğu nefesini bırakmak zorunda kalmıştı, yoksa boğulacağını düşünmüştü. Az önce yaptığı şey yüzünden hızlı hızlı nefes alıp verirken, Pati az önce olan olayın şaşkınlığı altında sahibine bakıyordu. Véronique, konuşacak duruma geldiğinde pegasusuna bindi. Hayvanın boyuna eğilip onu Olimpos'a götürmesini istediğini söyledi. Onun, kendisini anlayıp anlamadığını bilmiyordu, Poseidon çocuğu değildi sonuçta. Yine de Pati şu ana kadar onu nereye isterse oraya götürmüştü, bu yüzden kız bu konuda rahattı.
Pegasusla ilk kez uçtuğunda, korkudan gözlerini açık tutamamıştı Véronique. Ama şimdi aşağıdaki manzaranın tadını çıkarıyordu. Güneş batıdan batarken, Ay da onun zıt yönünden doğmaya başlamıştı. Kız, okuduğu efsaneleri hatırlayarak bunları yapanın Artemis ve Apollon olduğunu hatırladı. Empire State Binası, diğer apartmanlar ve binalar arasından gözüktüğünde küçük kız nefesini tuttu. Annesine bu kadar yakın olduğuna inanamıyordu. Pati'nin binanın tepesine çıkması için yükselmesini beklerken, pegasusun alçalması üzerine korku duygusunun belirmeye başladığını hissetti. Pati, yere konduğunda Véronique hızlı bir şekilde indi ve insanlara baktı, ama hiçbiri kanatlı atı görmemiş gibi görüyordu. Pati'ye, onunla sonra görüşeceğini anlatmaya çalışırcasına kötü bir bakış atıp içeri girdi. İnsanlar, ailesi olmadan etrafta şaşkın bir şekilde dolaşan bu kıza durup baksalar da, hiçbiri ona yanaşmadı. Véronique, sürekli içinden kendisine güçlü olması gerektiğini hatırlatıyordu. Çaresiz bir şekilde, girişte kitap okuyan görevliye doğru yürümeye başladı. Aklından geçen senaryolara engel olmak istiyor fakat bunu başaramıyordu. Adam, onun deli olduğunu düşünebilir ve polislere haber verebilirdi. Kızdan kimin haberi olacaktı ki? Göreve çıkıp öldüğünü düşünecek ve onu aramayacaklardı. İstemsiz şekilde yutkundu Véronique. Onun karşısında dikildiğini gören görevli başını kaldırmış, kıza bakmaya başlamıştı. Konuşacak cesareti bulması için geçen birkaç dakikanın ardından, aklına gelen ilk şeyleri söyledi. "Olimpos'a çıkmak istiyorum." Adamın asık suratında bir gülümseme oluştu. Küçük kızın kalbi hiç olmadığı kadar hızlı atarken, adamın belindeki asılı hançere baktığına yemin edebilirdi. Ama bakışlarının yönü o kadar çabuk değişmişti ki hayal görüp görmediğini merak etti. "Burada Olimpos diye bir yer yok küçük, ailenin yanına git." Véronique, neredeyse ağlayacak durumdaydı, yine de elindeki şansı değerlendirmesi gerekiyordu. Güçlü durmaya çalışarak sırtını dikleştirdi. "Ben Demeter'in kızıyım ve sana Olimpos'a çıkmak istediğimi söyledim." Onun bu sözleri, adamın çekmeceden bir anahtar çıkarıp vermesine ve ne yapması gerektiğini tarif etmesine yetmişti. Kız, başarmanın getirdiği sevinçle asansörlere doğru ilerledi. Kimse binmeden hızlı bir şekilde binip, kapıları kapat düğmesine bastı. Adam ona asansörde kimsenin olmaması gerektiğini özellikle tembih etmişti. Kız, anahtarı oradaki deliğe sokup çevirdikten sonra, ortaya çıkan yeni düğmeye şaşkın bir şekilde baktı. Ona bastıktan sonra, heyecandan daha hızlı atan kalbinin yerinde durması için annesine sessiz bir dua gönderdi. Asansörde, müzik çaldığının farkındaydı fakat heyecanı onu duymasına engel olacak düzeydeydi. Kapılar açıldıktan sonra Véronique bu sefer istemsiz olarak nefesini tuttu ve manzara karşısında dalgın adımlarla ilerlemeye başladı. Burası tipik bir şehre benziyordu. Ama etrafta Tanrı ve Tanrıçaların heykelleri, tapınakları ve buna benzeyen başka şeyler de vardı. Diğer ölümsüzler, küçük kıza tuhaf bir şekilde bakarken, Véronique adımlarını bahçeye benzeyen yere doğru yönlerdirdi. Bitkilerin olduğu yeri severdi, orada kendini güvende hissederdi. "Anne..." dedi cümlesine nasıl devam edeceğini bilemeyerek. Bir elma ağacının altında yürümeyi bırakmıştı. Cümlesinin sonunu getiremiyordu, sadece Demeter'in onu duyup ortaya çıkmasını umuyordu.