Daenerys Aimée Chevalier I. Kohort | Minerva Çocuğu
Lakap : Daen. Mesaj Sayısı : 14 Drahmi : 13 Kayıt tarihi : 30/10/11
| Konu: Daenerys Aimée Chevalier Paz Ekim 30, 2011 11:46 am | |
| Karanlığın içindeydi, hiçbir şey göremiyordu ve nerede olduğunu bilmiyordu. Sessizce duruyor, adeta başına neler geleceğini merakla bekliyordu. Hafif bir ağlama sesiyle irkildi. Birisi, yavaşça hıçkırarak ağlıyordu. Sesin sahibi çok da uzakta değildi ve Daen'e oldukça tanıdık geliyordu. Yavaşça ve sessizce sesin geldiği yöne doğru bir adım attı. Hala deli gibi titriyordu ve sadece korktuğunu hissedebiliyordu. Burada yalnız olmadığından emindi, şimdiyse o insanın ağlama nedeninin bir kişi olduğu düşüncesi daha fazla ilerlememesine neden oldu. Sessizce beklemeye devam etti. Ne yapacağını bilmiyordu, düşünemiyordu bile. Tek bir sesle yerinden sıçradı. Biri, adım atmıştı. Bu kişinin ağlayan olmadığını biliyordu çünkü sesin geldiği yerin tam tersi yönünden gelmişti. O adım sesiyle birlikte ağlayan da sesini kesmişti, o da benim gibi sadece bekliyor olmalıydı. Adımını atan insan Daen için sanki yıllar süren bir saniyeden sonra ikinci adımını attı. Adımları ritmikleşirken seslerin yaklaşması onu çok daha büyük bir korkuya sürüklüyordu. Titriyordu, ses çıkmasın diye nefes bile almıyordu. Adımların sahibi ona yaklaştı ve yaklaştı. İçindeki tedirginlik git gide artarken sadece onu fark etmemesini umuyordu. Adımların sahibinin nefes sesini tam yanımda hissetti. Ama o, ritmini bozmadan yanından geçip gitti. İyice uzaklaşmasını bekledikten sonra yavaşça gittiği yere baktı. Ağlayana doğru ilerlediğini biliyordu. Derin bir nefes aldı ve yeniden beklemeye başladı. Adımlar sonunda durdu, iki saniye sonra büyük bir ses duydu. Şimdiye kadar sessizliği sadece adımlar ve yavaş ağlama sesleri bozmuştu. Bu ses çok daha büyüktü ve nefesimin kesilmesine neden oldu. Bir tahtanın sürtünme sesiydi bu, ilk önce adımların sahibi sanki bütün gücünü kullanıp bir tahtayı sürüklemişti, bir an durduktan sonra tekrar aynı şeyi yaptı. Bu sefer içeriye ışık girdi. Gözleri o kadar çok acıdı ki, elinde olmadan elini gözlerine siper etti. Yavaşça gözlerini açmaya çalışırken ağlayan kızın – artık kız olduğunu biliyordu – çığlığını duydum. Bu sefer elini gözünden çekti, kıza ve adımların sahibine baktım. Adımların sahibinin kim olduğunu kestiremedi. Üzerinde simsiyah, ayaklarına kadar uzanan bir pelerin, başında da yüzünün yarısı örten, diğer yarısını da gölgeleyen bir kapüşon vardı. Ayakta duruyordu ve hemen yanı başında içeri ışık girmesini sağlayan tahtadan yapılmış bir pencere vardı. Pencereden dışarı baktım, çok aşağıda upuzun bir vadi uzanıyordu. Etraf yemyeşildi ve gökyüzü maviydi. Güneş tam da karşımızda duruyordu. Gözlerini pencereden ve hareketsiz duran kapüşonludan ayırdı ve karşısındaki ağlayan kıza baktı. Onun arkasında kaldığım için uzun düz sarı saçlarını görebiliyordu. Her zaman Daen'in yaptığı gibi serbest bırakılmıştı. Bir sandalyede oturuyordu, iplerle sandalyeye bağlanmıştı. Başını önüne eğmiş, öylece duruyordu. Daense onların biraz gerisindeydi, ne kapüşonlu ne de ağlayan kız onu fark etmişti. Etrafına göz gezdirdi, simsiyah dört duvar arasında, ufacık bir odadalardı. İçeride sadece ağlayan kızın oturduğu sandalye ve açık pencere vardı.
Ağlayan kız yavaşça başını kaldırıp karşısındaki kapüşonluya baktı. “Neden?” diye sordu usulca, sesi titriyordu. Bir anda öylece kalakaldı. Bu sesin sahibini çok iyi biliyordu. Kapüşonlu cevap vermek yerine ağır ağır Daen'e doğru döndü ve yürümeye başladı! Ne yapacağını şaşırdı, sadece kendisine iyice yaklaşmasını izledi. Attığı her adımda korkudan deliye dönüyordu. Yine de, hiçbir şey yapamadı. Olduğu yere sabitlenmişti sanki, istediği tek şey kızı alıp kaçmakken sadece duruyordu. Kapüşonlu ona iyice yaklaştı, aralarında kalan mesafeyi bir adımda kapattı. Artık burun burunalardı, nefesini yüzünde hissediyordu Daen. “Emirler...” diye cevap verdi. Sesinden genç olduğunu anlayabiliyordu. Sanki Daen'i fark etmemiş gibi odanın en uzak köşesine doğru yürüdü, duvara dayandı, yavaşça oturdu. Neler döndüğünü anlayamıyordu. Kıza doğru bir adım attı, kimse fark etmedi. Tüm cesaretini toplayıp ikinci adımını attı, hala fark etmiyorlardı. Daen'in orada olduğumdan haberleri yoktu, göremiyorlardı. Adımlarını sıklaştırıp kızın karşısına, pencerenin kenarına geçip öylece durdu. Kızın yüzünü incelemeye başladı. Pancar gibi kırmızıydı, ağladığında her zaman böyle olurdu. Gözleri şişmişti, sıkıca bağlanmış kollarında morluklar vardı. Daen karşısında kendisini o halde görmeye dayanamıyordu. Daen karşısındaki kendisini incelemeye devam ederken o da gözlerini pencereden dışarıya, çok uzağa dikmişti. Gözünden süzülen gözyaşına rağmen güçlü durmaya çalışıyordu. Sanki birini bekliyordu. Arkasında, çökmüş gibi duran kapüşonluya baktı. Başını güçlü kollarının arasına almıştı ve Daen'e doğru bakıyordu. Rüzgarın içeri girmesiyle hem Daen'in hem de karşısındakinin saçları uçuştu. Birden gelen rüzgarla cesaretlendi. Karşısındaki kişinin öfkesini ve acısını bilmiyordu fakat kapüşonlunun ona çok kötü bir şey yaptığını tabii ki anlayabiliyordu. Hızlı adımlarla kapüşonluya ilerledi. Tam önünde durdu, hala hareketsizce diğer kıza bakıyordu. Elini yavaşça kapüşonuna uzattı Daen, bir an bile tereddüt etmeden kapüşonunu geriye attı.
Gözlerini açar açmaz hızla yatağında doğruldu. Nefes nefeseydi, saçından akan teri yüzünde hissedebiliyordu. Karanlıkta olduğunu fark edince içini çok büyük bir korku kapladı fakat rüyasındaki kadar karanlık değildi, yavaş yavaş kulübesinde olduğunu anlayabiliyordu. Dolapları, yatakları, uyuyan kardeşlerini görünce rahatladı, derin bir nefes verdi… | |
|
Demeter Yönetici | Tanrı/Tanrıça
Lakap : Mevsimler ve Anne Sevgisi Tanrıçası. Mesaj Sayısı : 111 Drahmi : 165 Kayıt tarihi : 21/10/11
RP Puanı RP Puanı: (100/100)
| Konu: Geri: Daenerys Aimée Chevalier Paz Ekim 30, 2011 3:54 pm | |
| RP puanınız 95 aramıza hoş geldiniz. | |
|